Şair Evlenmesi - 7. Fıkra by brahim nas Lyrics
[ATAK KÖSE]
(Arkasında küfe ve bir elinde kürek ve bir elinde süpürge ile) İstemeyiz.
[HİKMET EFENDİ]
(Dahi Atak Köse'nin arkasından yetişerek) Ne istemiyorsunuz?
[ATAK KÖSE]
Ben ne bileyin, mahalleli istemeyiz diyor, ben de öyle diyorun. Elbette onların böyle demelerinde hakkı vâdır...
[HİKMET EFENDİ]
Ay mahallelinin neden hakkı var?
[ATAK KÖSE]
Hakkı olduğunu pek yavuz bilürün, amma, bak doğrusu neden hakkı olduğunu bilmen...
[HİKMET EFENDİ]
Öyle ise bilmediğin şeye ne karışıyorsun?
[ATAK KÖSE]
Vay, neye karışman? Ben de bu mahallenin galbur üstünde gelenlerinden değil miyin?
[HİKMET EFENDİ]
Sen kim oluyorsun?
[ATAK KÖSE]
Daha hâlâ sen benim kim olduğumu bilmiyo musun?
[HİKMET EFENDİ]
Hayır.
[ATAK KÖSE]
Öyleyse, sen de bilmediğini neye soruyorsun? Hay cahil hay... Şimdi tutup anlatacak mısın ki ben dahi öteki mahallede kiracıyın ve bu mahallede süprüntücü başıyın diye?
[HİKMET EFENDİ]
Hay şaşkın hay...
[ATAK KÖSE]
Senin de aklın olsaydı, benim gibi şaşkın olurdun. Maslahatta ne vâmış. Haydi oradan süpürüver bakayın.
[EBU'L LÂKLÂKA]
(Müştak Bey'i göstererek) Vay, sen şunun gibi bir kabahatliye sehâbet ediyorsun hâ? Rızâ-yı kabahat ayn-i kabahattir. Sen de anın gibi cezaya müstehaksın.
[HİKMET EFENDİ]
Aman efendim, ben kendi kabahatimi anladım ama, onun kabahati n'oluyor anlayamadım.
[EBU'L LÂKLÂKA]
Daha ne olsun? Kendisine nikâh ettiğim kızı istemiyor da, onun küçüğünü istiyor; bu ne demektir?
[HİKMET EFENDİ]
Efendim, gazaplanmayınız; (Gizlice bir para kesesi göstererek) küçük kızı senden isteriz.
[BATAK ESE]
Efendi nedir o, rüşvet mi alıyorsunuz?
[EBU'L LÂKLÂKA]
(Batak Ese'ye) Ben öyle şey mi kabul ederim? İstemem, (Gizlice, Hikmet Efendi'ye) yan cebime ko (Hikmet Efendi, keseyi cebine koyar).
[ATAK KÖSE]
Gizlice yan cebime ko mu diyorsunuz?
[EBU'L LÂKLÂKA]
Hayır, yan cânibimde durma git diyorum; tâ ki benden şüphelenmeyeseniz.
[ATAK KÖSE]
Galiba parayı almışa benziyorsunuz.
[EBU'L LÂKLÂKA]
Hâşâ sümme hâşâ. Eğer ben paraya elimi sürdümse ellerim kırılsın!
[HİKMET EFENDİ]
Aman efendim, hakikat her ne ise lâyıkıyla meydana çıkarın da, ona göre şânınıza düşeni işleyin!
[EBU'L LÂKLÂKA]
Böyle kibârâne yolu ile merâmınızı ifade buyuruşunuzdan, gönlümdeki hiddet gitti de yerine merhamet geldi. (Mahalleliye) Yahu, mahalleli, ben bu işte bir başka türlü hakkaniyet görmeğe başladım; zira sonradan hatrıma bir şey geldi.
[MAHALLELİ]
Nedir o?
[EBU'L LÂKLÂKA]
Hani, nikâhını kıydığım büyük kızdır diye deminden ikrar etmiştim ya?
[MAHALLELİ]
Öyle ya?
[EBU'L LÂKLÂKA]
Fakat büyük kız demekten muradım, yaşta büyük değildir; boyda büyük demek manasındadır; zira, büyük kız kırk yaşını geçmiş olduğu hâlde Damat Bey'in dengi olamaz. İşte benim bildiğim bu kadardır. Her bir zamanda ve her bir mekânda böyle doğrucasına şehâdet ederim.
[BATAK ESE]
Siz buncılayın dil ile ikrâr ettikten geri, biz de kabl ile tastik ederiz.
[MAHALLELİ]
Hay hay.
[EBU'L LÂKLÂKA]
(Habbe Kadın'a) Yenge kadın, boyda büyük, yani aşta küçük olan asıl gelin hanımı var getir; kendi ellerimle damat beye teslim edeyim. Bir daha yanlışlık olmasın! (Hikmet Efendi'ye) Daha başka bir yanlış olmuş şeyler varsa, söyleyin, onları dahi hasbice düzelteyim; zira bu makûle hayırlı hizmette bulunmağı kendime bir büyük iftihar bilirim.
[BATAK ESE]
(Müştak Bey'e) Beyefendi, deminden size dediğim ilâfların hepiçipi şaga içündü. Sizi gasavetiniz vaktinde guldurup eğlendirmek isteyodum.
[ATAK KÖSE]
(Hikmet Efendi'ye) Efendim, tevbe olsun ki bir daha mahallenin sürpüntüsünden başka bir işine karışursam adam değilim.
(Arkasında küfe ve bir elinde kürek ve bir elinde süpürge ile) İstemeyiz.
[HİKMET EFENDİ]
(Dahi Atak Köse'nin arkasından yetişerek) Ne istemiyorsunuz?
[ATAK KÖSE]
Ben ne bileyin, mahalleli istemeyiz diyor, ben de öyle diyorun. Elbette onların böyle demelerinde hakkı vâdır...
[HİKMET EFENDİ]
Ay mahallelinin neden hakkı var?
[ATAK KÖSE]
Hakkı olduğunu pek yavuz bilürün, amma, bak doğrusu neden hakkı olduğunu bilmen...
[HİKMET EFENDİ]
Öyle ise bilmediğin şeye ne karışıyorsun?
[ATAK KÖSE]
Vay, neye karışman? Ben de bu mahallenin galbur üstünde gelenlerinden değil miyin?
[HİKMET EFENDİ]
Sen kim oluyorsun?
[ATAK KÖSE]
Daha hâlâ sen benim kim olduğumu bilmiyo musun?
[HİKMET EFENDİ]
Hayır.
[ATAK KÖSE]
Öyleyse, sen de bilmediğini neye soruyorsun? Hay cahil hay... Şimdi tutup anlatacak mısın ki ben dahi öteki mahallede kiracıyın ve bu mahallede süprüntücü başıyın diye?
[HİKMET EFENDİ]
Hay şaşkın hay...
[ATAK KÖSE]
Senin de aklın olsaydı, benim gibi şaşkın olurdun. Maslahatta ne vâmış. Haydi oradan süpürüver bakayın.
[EBU'L LÂKLÂKA]
(Müştak Bey'i göstererek) Vay, sen şunun gibi bir kabahatliye sehâbet ediyorsun hâ? Rızâ-yı kabahat ayn-i kabahattir. Sen de anın gibi cezaya müstehaksın.
[HİKMET EFENDİ]
Aman efendim, ben kendi kabahatimi anladım ama, onun kabahati n'oluyor anlayamadım.
[EBU'L LÂKLÂKA]
Daha ne olsun? Kendisine nikâh ettiğim kızı istemiyor da, onun küçüğünü istiyor; bu ne demektir?
[HİKMET EFENDİ]
Efendim, gazaplanmayınız; (Gizlice bir para kesesi göstererek) küçük kızı senden isteriz.
[BATAK ESE]
Efendi nedir o, rüşvet mi alıyorsunuz?
[EBU'L LÂKLÂKA]
(Batak Ese'ye) Ben öyle şey mi kabul ederim? İstemem, (Gizlice, Hikmet Efendi'ye) yan cebime ko (Hikmet Efendi, keseyi cebine koyar).
[ATAK KÖSE]
Gizlice yan cebime ko mu diyorsunuz?
[EBU'L LÂKLÂKA]
Hayır, yan cânibimde durma git diyorum; tâ ki benden şüphelenmeyeseniz.
[ATAK KÖSE]
Galiba parayı almışa benziyorsunuz.
[EBU'L LÂKLÂKA]
Hâşâ sümme hâşâ. Eğer ben paraya elimi sürdümse ellerim kırılsın!
[HİKMET EFENDİ]
Aman efendim, hakikat her ne ise lâyıkıyla meydana çıkarın da, ona göre şânınıza düşeni işleyin!
[EBU'L LÂKLÂKA]
Böyle kibârâne yolu ile merâmınızı ifade buyuruşunuzdan, gönlümdeki hiddet gitti de yerine merhamet geldi. (Mahalleliye) Yahu, mahalleli, ben bu işte bir başka türlü hakkaniyet görmeğe başladım; zira sonradan hatrıma bir şey geldi.
[MAHALLELİ]
Nedir o?
[EBU'L LÂKLÂKA]
Hani, nikâhını kıydığım büyük kızdır diye deminden ikrar etmiştim ya?
[MAHALLELİ]
Öyle ya?
[EBU'L LÂKLÂKA]
Fakat büyük kız demekten muradım, yaşta büyük değildir; boyda büyük demek manasındadır; zira, büyük kız kırk yaşını geçmiş olduğu hâlde Damat Bey'in dengi olamaz. İşte benim bildiğim bu kadardır. Her bir zamanda ve her bir mekânda böyle doğrucasına şehâdet ederim.
[BATAK ESE]
Siz buncılayın dil ile ikrâr ettikten geri, biz de kabl ile tastik ederiz.
[MAHALLELİ]
Hay hay.
[EBU'L LÂKLÂKA]
(Habbe Kadın'a) Yenge kadın, boyda büyük, yani aşta küçük olan asıl gelin hanımı var getir; kendi ellerimle damat beye teslim edeyim. Bir daha yanlışlık olmasın! (Hikmet Efendi'ye) Daha başka bir yanlış olmuş şeyler varsa, söyleyin, onları dahi hasbice düzelteyim; zira bu makûle hayırlı hizmette bulunmağı kendime bir büyük iftihar bilirim.
[BATAK ESE]
(Müştak Bey'e) Beyefendi, deminden size dediğim ilâfların hepiçipi şaga içündü. Sizi gasavetiniz vaktinde guldurup eğlendirmek isteyodum.
[ATAK KÖSE]
(Hikmet Efendi'ye) Efendim, tevbe olsun ki bir daha mahallenin sürpüntüsünden başka bir işine karışursam adam değilim.