Şair Evlenmesi - 4. Fıkra by brahim nas Lyrics
[ZİBA DUDU]
Evlâdım, Gelin Hanım'ı getirdik. Gel, koltuğuna gir de, köşeye oturt!
[MÜŞTAK BEY]
(Neşâtından türlü türlü tuhaflıklar ederek, Sâkine Hanım'ı Habbe Kadın kucaklamış olduğu hâlde karşılar) Vaayy!
[ZİBA DUDU]
(Habbe Kadın'a) A dostlar! Damat Bey, Gelin Hanım'ı görür görmez sevincinden bayıldı!
[MÜŞTAK BEY]
Hayır, sevincimden bayılmıyorum, kederimden yüreğime iniyor. Âh.
[HABBE KADIN]
(Ziba Dudu'ya) A, zavallı gelin hanımı bir titreme aldı. Amanın, al basmasın? (Sâkine Hanım'ı, sandalyeye oturtur)
[MÜŞTAK BEY]
Nedir bu?
[ZİBA DUDU]
İşte, ömrün oldukça sana can yoldaşı olacak sevgili ıyalin Sâkine Hanım!
[MÜŞTAK BEY]
O, bana can yoldaşı olacağına, benim canım çıksa daha canıma minnettir.
[ZİBA DUDU]
(Habbe Kadın'a) Adamlar... damat Bey sayıklamağa başladı. Galiba safasından aklını şaşırmış.
[HABBE KADIN]
(Ziba Dudu'ya) Bîçare, hasretine kavuştuğu için, sevinç delisi oldu.
[MÜŞTAK BEY]
(Hüzün ile) Âh, âh, âh...
{ZİBA DUDU]
Ağlamayındık. Sen ağlayacağına düşmanların ağlasın!
[MÜŞTAK BEY]
Âh... Düşmanlarım bu hâlimi bilseler nasıl gülerler.
[ZİBA DUDU]
Haydi kuzum, gelin hanımın duvağını aç da yüzünü gör; biraz gönlün açılsın!
[MÜŞTAK BEY]
Neye lâzım, yüzünü göreyim de bir kat daha yüreğim mi kalksın?
[ZİBA DUDU]
Aç, evladım aç... Sevgilin olduğuna şüphen kalmasın. (Habbe Kadın ile beraber, Sâkine Hanım'ın duvağını Müştak Bey'e açtırmak için cebreder)
[MÜŞTAK BEY]
İstemem... (Elini çekerken, Sâkine Hanım'ın duvağı ile iğreti saçı kazâen eline ilişir kalır ve Sâkine Hanım'ın yüzü ve ak saçları açılır) Bu ne?
[ZİBA DUDU]
Vay... Zavallı kızcağın sırma gibi nazik saçlarını yolup çıkardı.
[MÜŞTAK BEY]
Eyy, vakıa ak saçları beyaz sırma gibi, baksana nasıl parıl parıl parlıyor.
[ZİBA DUDU]
Ay, o lâkırdı ona değil, Yenge Kadın'la banadır. Ben sana harf atmağı öğretirim. (Habbe Kadın'a) Haydi, Yenge Kadın, gelin hanımı çabık dışarı çıkar da, nikâhını kıyan efendiyi çağırt; yanımızdaki kahvededir. Orada bulunan mahalleliyi alsın da gelsin, şuna bir meram anlatsınlar.
Evlâdım, Gelin Hanım'ı getirdik. Gel, koltuğuna gir de, köşeye oturt!
[MÜŞTAK BEY]
(Neşâtından türlü türlü tuhaflıklar ederek, Sâkine Hanım'ı Habbe Kadın kucaklamış olduğu hâlde karşılar) Vaayy!
[ZİBA DUDU]
(Habbe Kadın'a) A dostlar! Damat Bey, Gelin Hanım'ı görür görmez sevincinden bayıldı!
[MÜŞTAK BEY]
Hayır, sevincimden bayılmıyorum, kederimden yüreğime iniyor. Âh.
[HABBE KADIN]
(Ziba Dudu'ya) A, zavallı gelin hanımı bir titreme aldı. Amanın, al basmasın? (Sâkine Hanım'ı, sandalyeye oturtur)
[MÜŞTAK BEY]
Nedir bu?
[ZİBA DUDU]
İşte, ömrün oldukça sana can yoldaşı olacak sevgili ıyalin Sâkine Hanım!
[MÜŞTAK BEY]
O, bana can yoldaşı olacağına, benim canım çıksa daha canıma minnettir.
[ZİBA DUDU]
(Habbe Kadın'a) Adamlar... damat Bey sayıklamağa başladı. Galiba safasından aklını şaşırmış.
[HABBE KADIN]
(Ziba Dudu'ya) Bîçare, hasretine kavuştuğu için, sevinç delisi oldu.
[MÜŞTAK BEY]
(Hüzün ile) Âh, âh, âh...
{ZİBA DUDU]
Ağlamayındık. Sen ağlayacağına düşmanların ağlasın!
[MÜŞTAK BEY]
Âh... Düşmanlarım bu hâlimi bilseler nasıl gülerler.
[ZİBA DUDU]
Haydi kuzum, gelin hanımın duvağını aç da yüzünü gör; biraz gönlün açılsın!
[MÜŞTAK BEY]
Neye lâzım, yüzünü göreyim de bir kat daha yüreğim mi kalksın?
[ZİBA DUDU]
Aç, evladım aç... Sevgilin olduğuna şüphen kalmasın. (Habbe Kadın ile beraber, Sâkine Hanım'ın duvağını Müştak Bey'e açtırmak için cebreder)
[MÜŞTAK BEY]
İstemem... (Elini çekerken, Sâkine Hanım'ın duvağı ile iğreti saçı kazâen eline ilişir kalır ve Sâkine Hanım'ın yüzü ve ak saçları açılır) Bu ne?
[ZİBA DUDU]
Vay... Zavallı kızcağın sırma gibi nazik saçlarını yolup çıkardı.
[MÜŞTAK BEY]
Eyy, vakıa ak saçları beyaz sırma gibi, baksana nasıl parıl parıl parlıyor.
[ZİBA DUDU]
Ay, o lâkırdı ona değil, Yenge Kadın'la banadır. Ben sana harf atmağı öğretirim. (Habbe Kadın'a) Haydi, Yenge Kadın, gelin hanımı çabık dışarı çıkar da, nikâhını kıyan efendiyi çağırt; yanımızdaki kahvededir. Orada bulunan mahalleliyi alsın da gelsin, şuna bir meram anlatsınlar.