Rüzgar by Kanove (Ali Baran Tuyur) Lyrics
["Rüzgar" için şarkı sözleri]
[Bölüm]
Yüzü yaralı bir hayalet çıkıyor
En dibinden Marmara'nın
Ellerinde unutulan kanlı güneş
Geriye dönüyorsam sadece benim
Sadece benim akşam üzeri canlanan şu yalnızlıklar
Kalbimde tortulu bir çarpıntı
Ellerimde hâla bir elin sıcaklığı
Boydan boya yürümüş cehennemi
Bu cehennem kimin?
Sana eski bir rüzgarın getirdiği
Eski karanlık odaların içlerinde
Güzel bir anı bulmak arzusundaysan
Tenezzül dahi etme
Bulamayacaksın
Ama hatırla
Aşkın sönüşü gerçekleşirken
Ben çırpındığımda bir kaç çalı çırpı için
Dudaklarını aralamadığın hâlde
Yorgunum demiştin
Bulanık bir denizin en dibindе
Yüzü yaralı bir hayalet
Kıpkırmızı güneşlerlе
Rüzgarlar doğuruyordu
Hatırla
Kendimi bir gizlilik olarak yaşarım
Bu kalabalık
Bu topluluk dertse göğsüme
Ve sıradağlar…
Bakırdan ve günahtan damarlar eklenmiş yüzeylerine
Uzun saçları
Bembeyaz elbisesiyle
Kaybettiğim bir şeyi geziniyor gördüm oralarda
Düş müydü peki?
Adım attım
Ölmüş müydü?
Asla!
Sen miydin?
Hiç bir zaman bilmeyeceğim
Bana anlatılan
Ben yaklaştıkça
O kendi gözlerini keşfeden
Duru ve mavi bir yağmurdu
Ağırlığı ıslak bir toprak gibi doğurunca
Yüzümü sokakta gördüğüm her hangi bir yüz gibi algılıyorum ilk defa
Bütün köyü uyutan karanlık gökyüzü olarak
Yeniden var olup ağaç diplerine topluyorum yarını
Zaman, zamana veda ediyor
Her şey eskisi gibi olmayacağına dair yeminler ediyor!
Dualar kâr etmiyor!
Kapıyı çekip gitmek istiyor içimdeki sancı
Rüzgar buna izin vermiyor
Kendini ıslak bir toprak gibi doğuracaksın
Türküler söyleyip dans ettiğinde mahfil
Ve taylar uyurken nehir kenarlarında
Incecik bir çocuk gibi
Hüznü eski güz çiçeklerine fısıldamış ve unutmuş gibi
Ilk defa kendinden karşılık beklemeyerek
Beni suya benzet
Canım, içinde yıldızlar dokunacağın günü
Hıçkıra hıçkıra beklemektedir
[Bölüm]
Yüzü yaralı bir hayalet çıkıyor
En dibinden Marmara'nın
Ellerinde unutulan kanlı güneş
Geriye dönüyorsam sadece benim
Sadece benim akşam üzeri canlanan şu yalnızlıklar
Kalbimde tortulu bir çarpıntı
Ellerimde hâla bir elin sıcaklığı
Boydan boya yürümüş cehennemi
Bu cehennem kimin?
Sana eski bir rüzgarın getirdiği
Eski karanlık odaların içlerinde
Güzel bir anı bulmak arzusundaysan
Tenezzül dahi etme
Bulamayacaksın
Ama hatırla
Aşkın sönüşü gerçekleşirken
Ben çırpındığımda bir kaç çalı çırpı için
Dudaklarını aralamadığın hâlde
Yorgunum demiştin
Bulanık bir denizin en dibindе
Yüzü yaralı bir hayalet
Kıpkırmızı güneşlerlе
Rüzgarlar doğuruyordu
Hatırla
Kendimi bir gizlilik olarak yaşarım
Bu kalabalık
Bu topluluk dertse göğsüme
Ve sıradağlar…
Bakırdan ve günahtan damarlar eklenmiş yüzeylerine
Uzun saçları
Bembeyaz elbisesiyle
Kaybettiğim bir şeyi geziniyor gördüm oralarda
Düş müydü peki?
Adım attım
Ölmüş müydü?
Asla!
Sen miydin?
Hiç bir zaman bilmeyeceğim
Bana anlatılan
Ben yaklaştıkça
O kendi gözlerini keşfeden
Duru ve mavi bir yağmurdu
Ağırlığı ıslak bir toprak gibi doğurunca
Yüzümü sokakta gördüğüm her hangi bir yüz gibi algılıyorum ilk defa
Bütün köyü uyutan karanlık gökyüzü olarak
Yeniden var olup ağaç diplerine topluyorum yarını
Zaman, zamana veda ediyor
Her şey eskisi gibi olmayacağına dair yeminler ediyor!
Dualar kâr etmiyor!
Kapıyı çekip gitmek istiyor içimdeki sancı
Rüzgar buna izin vermiyor
Kendini ıslak bir toprak gibi doğuracaksın
Türküler söyleyip dans ettiğinde mahfil
Ve taylar uyurken nehir kenarlarında
Incecik bir çocuk gibi
Hüznü eski güz çiçeklerine fısıldamış ve unutmuş gibi
Ilk defa kendinden karşılık beklemeyerek
Beni suya benzet
Canım, içinde yıldızlar dokunacağın günü
Hıçkıra hıçkıra beklemektedir